Safvan İbnu Süleym radıyallahu anh anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü! dedik, mü’min korkak olur mu?” “Evet!” buyurdular. “Pekiyi cimri olur mu?” dedik, yine: “Evet!” buyurdular. Biz yine: “Pekiyi yalancı olur mu?” diye sorduk. Bu sefer: “Hayır!” buyurdular.”
YALANIN VE YALANCININ ZEMMİ
(Hadis-i Şerif [5166])
İmam Malik’e ulaştığına göre, İbnu Mes’ud radıyallahu anh şöyle demiştir: “Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde “yalancılar” arasına kaydedilir.”
(Hadis-i Şerif [5167])
Behz İbnu Hakim an ebihi an ceddihi anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!”
(Hadis-i Şerif [5168])
Esma radıyallahu anha anlatıyor: “Bir kadın gelerek: “Ey Allah’ın Resûlü! Benim bir kumam var. Ona karşı (yalan söyleyerek) kocamın vermediği şeyle karnımı doyurmuş göstersem bana bir mahzur getirir mi?” diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: “Verilmeyenle karnını doyurmuş gösterip övünen, tıpkı, iki yalan elbisesini giyen gibidir” cevabını verdi.”
(Hadis-i Şerif [5169])
Abdullah İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: “Bir gün, Resûlullah aleyhissalatu vesselam, evimizde otururken, annem beni çağırdı ve: “Hele bir gel sana ne vereceğim!” dedi. Aleyhissalatu vesselam anneme: “Çocuğa ne vermek istemiştin?” diye sordu. “Ona bir hurma vermek istemiştim” deyince, Aleyhissalatu vesselam: “Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan, üzerine bir yalan yazılacak!” buyurdular.”
(Hadis-i Şerif [5170])
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimin sonunda yalancı Deccaller olacak. Onlar, ne sizin ne de atalarınızın hiç işitmediği şeyleri anlatacaklar. Onlardan sakının!”
(Hadis-i Şerif [5171])
İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Şeytan insan suretinde temessül eder ve bir cemaate gelerek onlara yalan şeyler söyler. Bir müddet sonra cemaattekiler dağılırlar. Onlardan biri: “Bir adam dinledim, yüzünü de tanırım ama ismini bilmiyorum. Şöyle şöyle söylemişti” diyerek (onun yalanını bilmeden tekrar eder)”