İbnu Ömer (radıyallahu anhüma), “Güneşin kayması (dülûku’ş-şems) anından gecenin kararmasına kadar güzelce namaz kıl” (İsra, 78) ayetinde geçen dülûku’ş-şems’ten maksad, “güneşin meyli” derdi.
BENÛ İSRAİL SURESİ
(Hadis-i Şerif [681])
Yine Muvatta‘da İbnu Abbas (radıyallahu anh)’tan geldiğine göre, İbnu Abbas, dülûku’ş-şems tabirini: “İza fae’l-fey’u” diye açıklardı. (Bu da gölgenin batı cihetinden çekilip doğuya meyletmesidir. Bu da tam zeval dediğimiz öğle vaktini ifade eder. Güneş gökte tam tepededir ve artık batı cihetine meyletmektedir.) Ayetin devamında gelen “ğasaku’l-leyl” tabirini de, “gece ile gece karanlığının birleşmesi” diye açıklardı.
(Hadis-i Şerif [682])
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)’nin rivayetine göre, “…Sabah namazı şahidlidir” (İsra, 78) ayeti hakkında Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şu açıklamayı yapmıştır: “Onda gece melekleri de gündüz melekleri de, hazır bulunurlar”
(Hadis-i Şerif [683])
Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’a: “…Ümid edebilirsin, Rabbin seni bir Makam-ı Mahmud’a gönderecektir.” (İsra 79) ayetinde zikredilen “Makam-ı Mahmud”dan sual edildi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): “Bu şefaat’tir” diye cevap verdi.”
(Hadis-i Şerif [684])
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “İnsanlar kıyamet günü cemaatler halinde olacaklar. Her ümmet kendi peygamberini takip edip: “Ey falan! bize şefaat et, ey falan bize şefaat et! diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte Makam-ı Mahmud budur.”