Ebu Vail, Rebi’a kabilesinden el-Haris İbnu Yezid el-Bekri adında bir adamdan naklen anlatıyor:
“Medine’ye gelmiştim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın yanına gittim. Mescid, cemaatle dolu idi. Orada dalgalanan siyah bayraklar vardı. Hz. Bilal radıyallahu anh kılıcını kuşanmış, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın yanında duruyordu. Ben: “Bu insanların derdi ne, (ne oluyor)? diye sordum.
“Resûlullah aleyhissalatu vesselam Amr İbnu’l-As’ı, Rebi’a’ya doğru göndermek istiyor, (onun hazırlığı var)!” dediler. Ben:
“Ad elçisi gibi olmaktan Allah’a sığınırım” dedim. Aleyhissalatu vesselam: “Ad elçisi de nedir?” buyurdular. Ben:
“Bunu çok iyi bilen kimseye düştünüz. Ad (kavmi) kıtlığa uğrayınca Kayl’ı kendileri için su aramaya gönderdi. Kayl da, Bekr İbnu Muaviye’ye uğradı. O, buna şarap içirdi ve Mekke’de o sıralarda seslerinin ve tegannisinin güzelliğiyle meşhur Cerade isminde iki cariye de şarkılar söyledi. (Bu suretle bir ay kadar kaldıktan) sonra, Mühre (İbnu Haydan Kabilesi’nin) dağına müteveccihen oradan ayrıldı. Dedi ki:
“Ey Allahım! Ben sana ne tedavi edeceğim bir hasta, ne de fiyesini ödeyeceğim bir esir için gelmedim. Sen kulunu, sulayıcı olduğun müddetçe sula. Onunla birlikte Bekr İbnu Muaviye’yi de sula. -Böylece kendisine içirdiği şarap için ona teşekkür eder.-
Bunun üzerine onun için üç parça bulut yükseltildi. Biri kızıl, biri beyaz, biri de siyah. Ona: “bunlardan birini seç!” denildi. O, bunlardan siyah olanını seçti. Ona:
“Ad kavminden tek kişiyi bırakmayıp helak edecek bu bulutu toz duman olarak al!” denildi.”
Bunu söyleyince Aleyhissalatu vesselam:
“(Onlara) sadece şu -yüzük halkası- miktarında rüzgar gönderildi” buyurdular ve arkasından şu mealdeki ayet-i kerimeyi tilavet ettiler: “Ad (kavminin helak edilmesinde) de (ibret vardır). hani onların üzerine o kısır rüzgarı göndermiştik. Öyle bir rüzgar ki, her uğradığı şeyi (yerinde) bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi savuruyordu” (Zariyat 41-42).