İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Kişi ihramsız olarak (yani Mekke’de ikamet edenler veya umre için gelip, umreden sonra ihramı çıkaranlar) Beytullah’ı ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder. Arafat’a çıkınca, kime deve, sığır veya davardan kurban müyesser olmuşsa, dilediğini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hactaki, üç günün orucu terettüp eder. Bu günler, arefe gününden evvele ait olmalıdır. Bu üç günün sonuncu günü arefe gününe tesadüf ederse, bunda bir günah yoktur. Sonra Arafat’da vakfe’ye gider ikindi namazından akşam karanlığının gelmesine kadar vakfede kalır.

İbnu Abbas anlatmaya üslubu biraz değiştirerek devam ediyor.

“Sonra Arafat’tan insanlar sökün edince, orayı terketsinler. Topluca geceyi geçirecekleri yere (Müzdelife’ye) gelsinler. Orada Allah’ı çokca zikretsinler, sabah vakti girmezden önce bilhassa tekbir ve tehlili çok yapsınlar sonra buradan da topluca hareket etsinler. Çünkü (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-ı Hakk: “İnsanların toplu olarak sökün ettiği yerden siz de sökün edin, (eski yaptıklarınızdan) Allah’a af dileyin. Allah bağışlar ve merhamet eder” (Bakara, 199). Şeytan taşlayıncaya kadar akmaya (ve çok zikretmeye) devam edin” buyurmuştur.

Buhari, Tefsir, Bakara 2, 35.
?..