Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’ın şöyle söylediğini işittim:

“Hassan onları -yani müşrikleri- hicvetti, hem şifa verdi, hem de şifa buldu.”

Hassan (radıyallahu anh) buyurdu ki: “Sen Muhammed’i hicvettin, ben de onun adına cevap veriyorum.

Bu işimde Allah katında mükafaat vardır.

Sen Muhammed’i nezih, müttaki,

ResüIuIIah vefakar, ahlaklı olduğu halde hicvettin. Sen O’na derik olmadığın halde O’nu hiciv mi ediyorsun?

İkinizden hangisi kötü ise iyi olana feda olsun.

Muhakkak ki, babam, babası ve ırzım,

Muhammed’in ırzını sizden korumak için muhafızdır.

Kızcağızımı kaybedeyim, şayet siz atlarımızı

Keda’nın etrafını toz duman etmiş göremezsiniz.

O atlar, üzerinize gemlerini çekerek gelirken,

Sırtlarında ince mızraklar vardır.

Atlarımız pek hızlı koşarlarken,

Kadınlar başörtüleriyle tozlarını alırlar.

Şayet bizden yüz çevirirseniz umre yaparız,

Fetih geldi mi; perde kalkar.

Aksi takdirde öyle bir günün kavgasını bekleyin ki,

O günde AIIah dilediğini aziz kılacaktır.

AIIah der ki: “Ben bir kul gönderdim,

O hakkı söyler, kendisinde hiçbir gizlilik yoktur.”

AIIah der ki: “Ben bir ordu hazırladım,

Bu ordum emeli cihad olan Ensardır.”

Biz (Ensariler)e her gün Kureyş’ten

Ya sövmek, ya kavga, ya da hiciv vardır

Öyle ise, sizden kim ResüIuIIah’ı hicveder,

Veya över veya yardım ederse bizce birdir.

AIIah’ın Resülü Cibril aramızdadır.

Rühu’I-Kudüs’ün bir dengi yoktur.”

Müslim, Fezailu’s-Sahabe 157, (2490).
?..