Nafi’ diyor ki: “İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Harem bölgesinin en yakın yerine geldi mi telbiyeyi artık bırakırdı. Sonra zu Tuva nam mevkide geceyi geçirir, orada sabah namazını kılar, sonra yıkanırdı ve derdi ki: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) böyle yapmıştı.”
TELBİYE HAKKINDADIR
(Hadis-i Şerif [1240])
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Mukim olanlar veya umre yapanlar, Hacer-i Esved’i istilam edinceye kadar telbiyeyi bırakmazlar.” Hadis, Tirmizi‘de şöyledir: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), umrede iken, Hacer-i Esved’e istilam yapınca telbiyeyi bırakırdı.”
(Hadis-i Şerif [1241])
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’ı telbiye çekerken -bir rivayette mülebbiyen değil, mülebbiden demiştir- işittim şöyle diyordu: “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyk la şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’nni’mete leke ve’l-mülk,la şerike leke.” Bu kelimelere başka ilavede bulunmuyordu.
(Hadis-i Şerif [1242])
Bir rivayette şu ziyade var: “Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) derdi ki: “(Babam) Ömer İbnu’l-Hattab (radıyallahu anh) bu kelimelerden ibaret olan Resûlullah’ın telbiyesi ile telbiye getirir ve şunu söylerdi: “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyk ve sa’deyk ve’l-hayru fi yedeyk. Lebbeyk, ve’r-rağbau ileyk ve’lamel.”
(Hadis-i Şerif [1243])
Ebu Davud‘un diğer bir rivayetinde Hz. Cabir (radıyallahu anh)’den şu ziyade vardır: “Resûlullah şöyle telbiye getirirdi…” dedikten sonra tıpkı İbnu Ömer’in hadisindeki gibi bir metin zikretti. Sonra Hz. Cabir’in şunu ilave ettiğini kaydetti: “İnsanlar telbiyeye “…Zü’l-Mearic” ve benzeri kelimeler ilave ettiler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bunları işitti ancak hiçbir müdahelede bulunmadı.” Zü’l-Mearic, Allah’ın isimlerinden biri olup […]
(Hadis-i Şerif [1244])
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh): “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’ın telbiyesinde “Lebbeyk İlahe’l-Hakk (Buyur! Hak olan İlah!)” tabiri de vardı” demiştir.
(Hadis-i Şerif [1245])
Saib İbnu Hallad el-Ensaari (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şunu söylediler: “Cibril (aleyhisselam) bana gelip, ashabıma ve beraberimde olanlara telbiye -veya ihlal dedi- çekerken seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu.”
(Hadis-i Şerif [1246])
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Müşrikler (haccederken şu şekilde telbiyede bulunurlardı): “Lebbeyke la şeri-ke leke: ‘ Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da: “Yazık size, yeter, yeter” buyururdu. Müşrikler (telbiyelerinin devamında): “Yalnız bir şerik müstesna, o senin şerikindir, sen ona da, onun malik olduğu şeylere de maliksin” derlerdi. Onlar, bunu, Kabe’yi tavaf ederken söylerlerdi.”
(Hadis-i Şerif [1236])
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) şunu söyledi: “Sizin Beyda’nız, hakkında Resûlullah’a iftira ettiğiniz şurasıdır. Ama, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sadece mescidin -yani Zülhuleyfe mescidininyanında ihrama girip telbiye getirdi.” Bir rivayette şöyle denir: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Şecere nam mevkide devesine bindiği zaman telbiye getirdi.” Nesai‘nin diğer bir rivayetinde denir ki: “İbnu Ömer’e: “Seni deven kaldırdığı zaman telbiye çeker […]
(Hadis-i Şerif [1237])
Hz.Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam) öğleyi kıldı. Sonra devesine bindi. Beyda tepesine çıktığı zaman telbiye getirdi.” Nesai, bir diğer rivayette şu ziyadeyi kaydetti: “Öğleyi kıldığı zaman hacc ve umre için ihrama girdi.”